Adana’nın simgesi haline gelmiş Taşköprü, Seyhan Nehri’nin iki yakasını birbirine bağlayan, 1600 yılı aşkın süredir ayakta duran görkemli bir taş köprüdür. Dünyanın halen kullanımda olan en eski köprülerinden biri sayılan Taşköprü, bir zamanlar Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan önemli kervan ve ticaret yollarının geçiş noktasıydı. Bugün ise araç trafiğine kapalı olup, yalnızca yayaların kullanımına açık olan köprü, Adanalılar ve ziyaretçiler için popüler bir gezi rotası ve kültürel etkinlik alanı konumundadır. Seyhan Nehri üzerinde muhteşem bir manzara sunan bu tarihi yapı, Adana’nın geçmişine ışık tutarken modern şehir yaşamının da vazgeçilmez bir parçası olmayı sürdürüyor.
Taşköprü, Seyhan Nehri üzerinde 1600 yılı aşkın süredir ayakta duran görkemli bir Roma dönemi eseridir. Adana Taşköprü’nün kökeni Roma İmparatorluğu dönemine uzanır. Köprünün inşa tarihi ve banisi konusunda uzun süre farklı rivayetler ortaya atılmıştır. 19. yüzyılda bölgeyi inceleyen bazı araştırmacılar, köprüde Roma İmparatoru Hadrianus’un (117-138) adını taşıyan bir tablet gördüklerini öne sürerek yapının Hadrianus döneminde inşa edildiğini iddia etmiştir. Ancak modern araştırmalar ve Adana Arkeoloji Müzesi’nde korunan 12 satırlık Grekçe kitabe, Taşköprü’nün MS 384 yılında inşa edildiğini netleştirmiştir. Bu kitabenin tercümesine göre köprü, İmparator I. Theodosius (MS 379-395) tarafından yaptırılmış ve yapımı Roma’lı mimar Auxentius tarafından gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla, Taşköprü aslında 4. yüzyılın sonlarında imparatorluğun doğu eyaletlerinden Kilikya’da, ulaşımın hayati önem kazandığı bir dönemde inşa edilmiştir.
İnşasının ardındaki motivasyon, Seyhan Nehri’nin (antik çağdaki adıyla Saros) zorlu geçiş koşullarını kalıcı bir çözümle aşmaktı. Roma’nın mühendislik dehasını ve örgütlenme gücünü yansıtan bu köprü, İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi dünya çapındaki ticaret rotaları üzerinde stratejik bir bağlantı noktası oluşturdu. Yüzyıllar boyunca Roma lejyonları, tüccarlar ve kervanlar bu köprü üzerinden geçerek Adana’yı Doğu ile Batı arasında bir kavşak haline getirdiler. Taşköprü’nün inşa edildiği dönemde Roma İmparatorluğu, geniş topraklarında kontrolü sağlamak için böylesi sağlam altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyuyordu. İşte bu nedenle Taşköprü, yalnızca bir nehir geçişi değil, aynı zamanda Roma’nın bölgedeki hakimiyetini pekiştiren stratejik bir eser olarak da tarihe geçti.
Taşköprü, ilk inşasının ardından geçen yüzyıllar boyunca doğanın yıpratıcı etkileri ve depremlerden nasibini almıştır. Özellikle MS 525 yılındaki büyük Anavarza depremi, köprüye ciddi zarar vererek yapıyı kullanılamaz hale getirmiştir. Bu yıkıcı olay sonrasında Doğu Roma (Bizans) İmparatoru I. Justinianus (527-565) döneminde köprü kapsamlı bir onarımdan geçirilmiştir. Justinianus’un yaptırdığı bu büyük tamirat sayesinde köprü yeniden işlerlik kazanmış ve Bizans boyunca kullanılmaya devam etmiştir. Nitekim günümüzde köprü kenarındaki tanıtım levhalarında dahi, banisi olarak Justinianus’un adının yer alması bu önemli onarıma atfen belirtilmektedir. Hatta tarihsel süreçte köprü, bir dönem imparatorun adından dolayı “Justinianus Köprüsü” olarak da anılmıştır.
Bizans sonrası erken İslam döneminde de Taşköprü stratejik önemini korudu. 8. yüzyıl sonlarında Abbasi Halifesi Harun Reşid (766-809), Adana’yı ele geçirdiği sırada köprüyü şehrin savunmasına entegre etmek üzere bazı ek yapılarla Adana Kalesi’ne bağlamıştır. Böylece köprü, sadece ulaşım için değil, şehir savunması için de bir unsur haline gelmiştir. Halife Harun Reşid’in vefatından sonra, oğlu Halife Memun döneminde (813-833) köprüde onarım ve düzenlemeler yapılmıştır. Bu restorasyonlar, İslam yönetimi altında bile yapının ne denli değerli ve vazgeçilmez olduğunu gösterir. Taşköprü, Orta Çağ boyunca farklı kültür ve devletlerin himayesinde varlığını sürdürmüş ve her dönemde ayakta kalabilmesi için gerekli bakım görmüştür.
Osmanlı İmparatorluğu, Adana ve çevresini fethettikten sonra Taşköprü’yü kullanmaya devam etti ve yıprandıkça onarmayı ihmal etmedi. Özellikle farklı dönemlerde gerçekleştirilen üç büyük onarım Osmanlı arşivlerinde kaydedilmiştir. III. Ahmed döneminde (18. yüzyıl başları, muhtemelen 1713 civarı), ardından Kel Hasan Paşa tarafından 19. yüzyıl ortalarında (1847) ve son olarak Adana Valisi Ziya Paşa zamanında 19. yüzyılın ikinci yarısında Taşköprü çeşitli tamiratlar görmüştür. Bu üç onarımın her birine dair kitabelerin (yazıtların) köprüye konulduğu, dolayısıyla bu müdahalelerin belgelenmiş olduğu bilinmektedir. Özellikle Ziya Paşa’nın valiliği dönemindeki restorasyon, köprünün modern çağ öncesi son büyük bakımını temsil eder.
Osmanlı sonrası erken Cumhuriyet döneminde de köprüye ilgi devam etti. Son büyük onarım 1949 yılında yapılmış ve bu sayede 20. yüzyıl ortasında köprü iyice güçlendirilmiştir. Uzun yıllar boyunca Adana’da Seyhan Nehri üzerinde araç trafiğine imkan veren yegâne geçiş noktası olan Taşköprü, 20. yüzyıl ortasına dek Avrupa’dan Orta Doğu’ya uzanan karayolu bağlantısının temel parçası olmuştur. 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Adana’da yeni beton köprülerin inşasıyla Taşköprü üzerindeki trafik yükü azaldı. Nihayetinde 2006-2007 yıllarında alınan kararla köprü araç trafiğine tamamen kapatıldı ve kapsamlı bir restorasyon geçirdi. 2007 yılından bu yana Taşköprü sadece yayaların kullanımına açık hale gelmiştir. Bu sayede köprünün tarihi dokusu korunmakta, aynı zamanda kentin en güzel yaya yürüyüş rotalarından biri olarak yaşamaya devam etmektedir.
Taşköprü, Roma mühendisliğinin karakteristik özelliklerini yansıtan görkemli bir taş köprü örneğidir. Köprü, inşa edildiği dönemde Seyhan Nehri’ni aşmak için sağlam bir kemer sistemiyle tasarlanmıştır. Doğu-batı doğrultusunda uzanan yapının günümüzdeki uzunluğu yaklaşık 300-310 metre civarındadır. Taşköprü’nün yüksekliği ise ortalama 12-13 metre olup, kemerli köprülerin klasik biçiminde, orta kısmı kenarlarına göre belirgin şekilde yüksektir (ortada yaklaşık 2.5 metre kadar yükselti farkı vardır). Bu kavisli tasarım, köprüye hem estetik bir siluet kazandırmış hem de akarsuyun akışına dayanıklılık sağlamıştır.
Yapının en dikkat çekici unsurlarından biri, sahip olduğu çok sayıdaki kemer gözüdür. İlk inşa edildiğinde 21 kemer açıklığına (göze) sahip olan Taşköprü, Seyhan Nehri’nin yatağının dolması ve alüvyon birikmesi sonucu bugün 14 kemerli olarak görünmektedir. Geriye kalan 7 kemer gözünün toprak altında kaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca köprü gövdesinde, nehir taşkınları sırasında suyun baskısını azaltmak amacıyla tasarlanmış 5 adet tahliye kemeri bulunmaktadır. Orta çağ ve sonraki onarımlar sırasında köprünün orijinal genişliği de artırılmıştır. İlk yapıldığında yaklaşık 7-8 metre kadar olan en, sonraki dönemlerde yapılan eklentilerle bugünkü yaklaşık 9.5-11 metre aralığına ulaşmıştır. Bu genişletme, köprünün yüzyıllar boyunca artan trafik ihtiyacına cevap verebilmesini sağlamıştır.
Malzeme açısından Taşköprü, adını da yansıtır biçimde tamamıyla kesme taş ve devşirme malzemeler kullanılarak inşa edilmiştir. Tüf taşı, mermer parçalar ve spolia olarak adlandırılan eski yapı taşları, köprünün inşasında bir arada kullanılmıştır. Roma dönemi köprülerinde yaygın görülen bu uygulama, bölgedeki mevcut malzemelerin ve eski yapı kalıntılarının yeniden değerlendirilmesiyle gerçekleşmiştir. Köprünün kemerleri yarım daire formunda, klasik Roma stili kemerlerdir; güçlü payandalar üzerine oturur ve nehir akışına karşı dayanıklı sivri burunlu ayaklar (mahmuzlar) içerir. Bu ayaklar akıntıya karşı direnç sağlamanın yanı sıra, suyun akışını yönlendirerek köprünün ayaklarına binen basıncı azaltır.
Taşköprü’nün üzerindeki süsleme detayları da dikkat çekicidir. Özellikle ortadaki en büyük kemer açıklığının iki yanında birer aslan kabartması bulunduğu belirtilmektedir. Bu aslan kabartmaları, köprüye sembolik bir anlam katmakta; güç ve koruyuculuğun simgesi olarak yapının ihtişamını pekiştirmektedir. Köprünün inşa edildiği dönemde her iki ucunda da taç kapısı olarak adlandırılan gösterişli giriş kapıları mevcut olup, bu kapılar Osmanlı dönemine dek varlıklarını sürdürmüştür. Günümüzde ne yazık ki bu taç kapılar ayakta değildir, ancak tarihi kayıtlar ve gravürler sayesinde var oldukları bilinmektedir. Taşköprü, tüm bu mimari özellikleriyle sadece bir mühendislik harikası değil, aynı zamanda döneminin estetik ve sembolik anlayışını da yansıtan bir yapıdır.
Adana Taşköprü, sadece fiziki olarak kenti birleştirmekle kalmamış, asırlar boyunca şehrin sosyal ve kültürel hayatının da odak noktalarından biri olmuştur. Geçmişte üzerinden geçen kervanlar, ordular ve yolcular sayesinde sayısız kültürün izlerini taşıyan köprü, bugün de Adana halkının buluşma ve kaynaşma mekanlarından biridir. Köprü, Adana’nın simgesi olarak kent halkının kolektif hafızasında müstesna bir yere sahiptir. Adana Büyükşehir Belediyesi logosunda ve şehrin tanıtımlarında sıkça Taşköprü siluetinin kullanılması, bu tarihî yapının kent kimliğiyle bütünleştiğinin bir göstergesidir.
Taşköprü, günümüzde sadece tarihî bir eser değil, aynı zamanda Adana’nın kent simgesidir ve Sabancı Merkez Camii gibi modern simgelerle birlikte şehrin siluetini tamamlar. 2007’de trafiğe kapatılarak yaya köprüsü haline getirildikten sonra, Taşköprü üzerinde düzenlenen etkinlikler ve festivallerle köprü adeta açık hava kültür sahnesine dönüşmüştür. Yerli ve yabancı turistler, Seyhan Nehri’nin akışını ve ufukta yükselen Sabancı Merkez Camii’nin görkemini izlemek için sıkça köprü üzerinde yürüyüş yaparlar. Köprü, gün batımında ve gece ışıklandırmasında romantik manzaralar sunarak fotoğraf tutkunlarının da gözdesi konumundadır.
Taşköprü’nün binlerce yıl boyunca ayakta kalması ve halen kullanılıyor olması, insanoğlunun mühendislik başarısının ve kültürel mirasa sahip çıkma bilincinin bir sembolü olarak değerlendirilebilir. Adanalılar için köprü, geçmişle bugün arasında kurulmuş somut bir bağ niteliğindedir. Efsanelere, anılara ve nice tarihî olaya tanıklık eden Taşköprü, sadece kesme taşlardan örülü bir yapı değil; aynı zamanda şehrin hafızasına kazınmış bir yaşayan tarih parçasıdır.
Tarihin akışı içinde nice kavim ve imparatorluklar görmüş olan Taşköprü, Roma’dan Bizans’a, Abbasi’den Osmanlı’ya uzanan geniş bir zaman diliminin izlerini taşır. Günümüz Adana’sında modern binaların ve köprülerin yanı başında dimdik duran bu taş köprü, şehrin köklü geçmişine tanıklık etmeye devam ediyor. Her bir kemeri, her bir taşı bir dönemin hatırasını barındırıyor. Taşköprü’yü ziyaret edenler, Seyhan’ın serin sularına bakarken sadece bir nehri değil, aynı zamanda iki bin yıla yakın bir medeniyet birikimini seyrederler.
Adana’nın tarihi Taşköprüsü, mimari detayları, efsaneleri ve bugüne uzanan hikayesiyle tam anlamıyla geçmişin mirasını günümüze taşıyan bir yapı. Eğer yolunuz Adana’ya düşerse, Seyhan Nehri’nin üzerinde sessizce yükselen bu görkemli köprüde bir yürüyüş yaparak tarihin sayfaları arasında keyifli bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Taşköprü, dün olduğu gibi bugün de Adana’ya ruhunu veren ve geleceğe taşınması gereken bir kültürel hazine olarak varlığını sürdürecektir.
Kaynakça: Taşköprü hakkında verilen bilgiler, Çukurova Üniversitesi’nin araştırmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı verileri ile çeşitli tarihî kayıt ve haber kaynaklarından derlenmiştir. Bu kaynaklar ışığında, Adana Taşköprü’sü hak ettiği değeri korumaya devam etmektedir; geçmişten devralınan bu miras, geleceğe güvenle aktarılacaktır.
Bugün Taşköprü, Adana’nın kültürel simgelerinden biri olarak yaşamaya devam etmektedir. 2007 yılında araç trafiğine kapatılarak yalnızca yayalara açılan köprü, şehir halkının buluşma noktası, fotoğraf severlerin favori kadrajı ve turistlerin mutlaka uğradığı bir tarihi durak olmuştur.
Gündüzleri Seyhan Nehri’nin huzur veren manzarası eşliğinde yürüyüş yapanlar, akşamları ise ışıklandırılmış kemerlerin altında tarihi hisseden ziyaretçiler, Taşköprü’nün hala yaşayan bir yapı olduğunu görür. Adana’nın geçmişi ile bugünü arasında bir köprü olan bu tarihi yapı, aynı zamanda kentin ruhunu da yansıtır.
Taşköprü, sadece taşlardan inşa edilmiş bir geçit değil, Adana’nın tarihinin, kültürünün ve mimarisinin yüzyıllar boyunca şekillendiği bir simgedir. Geçmişin sessiz tanığı olan bu köprü, geleceğe taşınan bir miras olarak her adımda tarih fısıldamaya devam etmektedir.
Taşköprü'yü ziyaret etmek isteyenler için en ideal zaman, bahar ve yaz aylarıdır. Gün batımında köprüden Sabancı Merkez Camii manzarası eşliğinde yürüyüş yapmak unutulmaz bir deneyim sunar. Köprünün çevresinde bulunan kafeler, yürüyüş yolları ve yeşil alanlar sayesinde dinlenmek ve fotoğraf çekmek için harika alanlar bulunur.
Ulaşım açısından bakıldığında, Adana şehir merkezinden yürüyerek ya da toplu taşıma ile kısa sürede Taşköprü'ye ulaşmak mümkündür. Özellikle Adana'ya ilk kez gelen ziyaretçilerin, köprüyü ve çevresini keşfetmeden şehirden ayrılmamaları tavsiye edilir.
Taşköprü sadece bir tarihi eser değil, aynı zamanda Adana'nın geçmişine, doğasına ve yaşam kültürüne açılan bir penceredir. Her taşı, her kemeri yüzyılların tanıklığını üzerinde taşır ve ziyaretçilerine derin bir tarihî yolculuk vadeder.